Döner dolaşır aynı yere gelirsin işte böyle bir sokaktır bizim sokağımız
Anlayacağın yada anlamayacağın bir kocaman dünyaydı bizimkisi ufak tefek komşu kavgaları eksik olmazdı ve tadı tuzuydu 1307 sokak
Ciğerimiz patlarcasına koşup durduğumuz arşınlamadığımız ve adım atmadığımız bir yer kalmamıştır herhalde
Ara ara boşluklar vardı ve sıkılaştı saflar duvarlarımız birbirine dayanırcasına omuz omuza gibiydi sanki biz gibi
Çocuk sesleri kesilmezdi dün bizim oynadığımız bu sokaklarda şimdi biz ve dostlarımızın çocuklarının oyun şenlik sofrası oluvermiş ve aslını sorarsanız ne güzel olmuştu
Biz yokluk zamanının çocuklarıyız varlık içimizdeki sevgiydi sım sıkı ve sıcacıktı beraber ağlayıp güler kavgalar eder hayaller dünyasında kaybolur giderdik
Bir yerde toplanır keyfi sefa yapardık, bazen bizde bazen cihat kardeşimin evinde
Neresinden başlasam bilmem ki
Bir kocaman masaldı işte
Okey masasını kurup cihatla karşılıklı oturup ingilizce şarkının arasında renk ve numaraları sorup tatlı su kurnazlığı yapıp ne oyunlar kazandık
Sonrada yaptığımızı söyleyip dalgamızı geçerdik hadi lan sende hileci derlerdi deli ederdik onları
Bazende onlar bize yapardı taş çalarlardı masa altından çaktırmadan verilen taşlar
Gulle (misket) oynardık rengarenk gullelerimiz vardı kimi şeffaf kimi ortasında dans eder gibi renkli gullelerimiz yan yana dizip en baştakini vurmaya çalışırdık
Ben genelde kaybederdim cihat bana verirdi ama en çokta cihatın abisi fatihin gulleri vardı
Ve sevgili kardeşim Hasan'ın eksik parmağı ile kazanmasına acaba dengede mi tutuyor diye düşünürdüm çocukluk işte eksikliği bile güzel tarafından görmeye çalışırdık
Sakızların içinden çıkan cincin tiptip ve turbo araba markaları ve hızları yazardı paramız olursa onlardan alacağız diye muhabbetler ederdik
Bizim oyuncaklarımız bazen gazoz kapakları bazen kibrit kutuları bazen çivilerdi mesela çivi toplamaya giderdik yakın inşaatların içinden ve çevresinden bazen ve o çivileri eskicilere satıp harcardık
Naylon toplarımız ve naylon gramponlarımız doğal çim sahalarımız vardı takatimiz
tükeninceye kadar koşup dururduk
Ayağımızdaki lastik gramponlarımız parçalanıp yırtıldımı bazen diker bazende yama yapmaya çalışırdık o yüzden kısaydı ömürleri hayallerimiz gibi çünkü nehrin diğer kıyısıydık biz
Varlığım yokluğumuz idi yokluğumuz ekmeğimiz suyumuz varsa domates of be değme keyfimize tuzla tuzla ye şapır şupur suyunun ellerden yalamasının tadı bile hala ağzımın içinde biliyor musun
Tuzlu çökelekti aşkımız zeytin evet o küçük kara ve yeşil şeyler en yakın dostlarımızdı yoklukta
her an baş ucumuzda
Ekmek nimeti ala mukaddesimizdi namus gibi ekmek var olmaktı kurusu bile bir başka tatlıydı
Biz kuru ekmeği dişlerimizle parçaldık ta yedik be gülüm yokluktu dostluk varlıktı sevgimiz
Biraz tuz ekele çatır çutır bir alem heyt be yiğidim saldır ki saldır hangi diç senden sağlamdır ama bir yere kadar darda kalır boğazın düğümlenir ve yardımına cennetten hediye su ile devayı bulurdun kitlenmiş gırtlağında oh beeeeee
Ne güzeldi be ne güzeldi herkes özledi o günlerde kavga etmek için bile sevmediklerini ararsın o zevki yaşamak için bulamazsın şimdi kendinle savaşırsın söyleyemediklerinle kendini tüketirsin ama zaman çok geçtir
Şirin köyümüz vardı şirinler bizlerdik adananın kanalı büyüktü yaşımıza tecrubesizliği ve haddimizi bilirdik Ve biz KanalİZASYONUN boklu sularında mikroplarla dans ediyorduk
Kendi bokumuzda oynadık durduk yuttuk o suları ama hala yaşıyoruz
Ama şimdi kendi bokunda boğulmuş bir dünyada kaybolanı yaşıyorum yada yaşatmaya çalışıyorum ne fayda
Her yerinde hala biz varız belki kimimiz eksilsede bakın aslında biz varız hala var iken yaşamalı 1307 sokağı
Ertuğrulda var sıdıka ablada ibiş emmi cumali ve ramazan Abdullah amcada besi teyzede şahin abide var Yusuf hocamda var bakkal kel Özcanda var şimdi olmayan herkes burada şimdi tüm kaybettiklerimize rağmen yaşanan güzel hayaller dünyası hatıralar sokağı 1307 sokak
Tıpkı binlerce sokak hikayesi gibi bir başka hikayedir her birimizin içinden yaşattığımız dostluklar hatıralarla doluydu
Fenerbahçe maçlarında küfürleştiğimiz ama her seferinde genede size koyduğumuzu buradan hatırlatmasam olur bence mademki ben yazıyorum torpil yapayım
Hiç unutmuyorum gene bir G.S FB derbisi bende arasıra çıraklık yaptığım kahfede herkeste fenerli olduğumu biliyor maç başlamadan bende çocukluğun kendine verdiği güvenle koyacağız diyorum her gelene
İlk yarı biter goooooool diye millet ortalığı yıkar benimde hayallerim yıkılır bir iki üç dedim eyvah gelen enseye yapıştırıyor giden enseye yapıştırıyor sinir beynimde fener size koyacak koymazsa ben fenere koyim takım tutmayacağım mq dedim ikinci yarı hasan vezir çıkar sahneye cimbom rezil kapnın önüne çıkıp nasıl koyduk lan nasıl koyduk diye bağırdığım gün ben bir daha fenerli oldum yuz ustu beni bırakmadılar diye
Todor veselenoviç zamanıydı gelen 3 gidene 4 cimboma 5 zamanları desem inanın ha 104 gol ve bermuda şeytan üçgeni rıdav soldan yardırıyor oğuz pası nokta atışı aykut ortadan yardırıyor hele bir maç vardıki aykutun 10 kişi çalımlayıpp attığı gol muhteşemdi
Rıdavana herkes şeytan derken ben rüzgarın oğlu diyordum
Çünkü sol kanattan üzerine koşan futbolcunun arkasına atıp ciiiiiiiiv atom karınca gibi arkasından bityor ve göle gidiyordu
Hasanı aldılar rezil rüsva ettiler lan sarı hasan kendine yanlış yaptın bak o yaptığınla tarihe geçtin
Yani anlayacağınız cimbomlularla en çok dalga geçtiğim zamanlardı çocukluğumda 1307 sokak
ama ne istanbulda nede dubaide nede başka bir yerde görebildim belki biraz azerbaycanda birazda moldova ve ukrainada ve iran ve gürcistanda vardı böyle sokaklar seksenlerin sonu doksanların başıyydı bizim çocukluğumuz yokluktu
Tellerin uçlarını bukup hortumları yuvarlak yapıp srerken yarış yaptığımız toz toprağın içinde sırılsıplam birer fırlamalardık işte canımız nereye isterse oraya giderdik
Yazın patates tarlalarında bir avuç umut arardık bazılarımız az bazılarımız çok bulurdu
toprakta sıcağın altında dilimiz damağımız kuruyana kadar umut aradık çocukça hikayelerde
Aklımız başına geldiğinde takatsiz aç susuzluğumuzda evin yolunda kimsenin konuşacak takati kalmazdı bazen sonra küfürleşmeler içinde senin yüzünden yok senin yüzünden bu kadar uzağa gittik gibi söylenmeler başlardı
Bazen ipi kopartırdık baraj kıyısına giderdik aç bitap düştüğümüzde ceplerimizden çıkan para bazen 1 ekmek bir kaç zeytin düşerdi bazen sadece kuru tuzlu pidesi ve çeşmeden içtiğimiz suların etrefında toplanırdık sanki dünya bizimmiş gibi yaşardık dünya çünkü bizimdi çocuktuk ekmek kavgasını sağcılık solculuk alevi sünni nedir bilmezdik ve keşke bilmeseydik Bildikte ne oldu ki insan mı olduk bizi birbirimizden ayıranlara neden sustuk neden sınırları onların koymasına izin verdik ki
Neden hayallerimizi kağıttan gemilerimizi çalmalarına izin verdik ki
Ben deli aliydim deliliğim aslında özgürlüğümdür bunun adına delilik derlerdi mesela işten gelmiş isem ve bizim mahallenin çocukları top oynuyorsa bende oynuyorum diye dalardım sahaya herken küsüp giderdi bende sittirin lan tek başıma oynarım sahada bana kalır derdim mecbur kalırlardı onlar aslında iri cüssemden korkarlardı birde sinirlenir gibi yapıp üzerlerine doğru koştuğumda korkup topu sağa sola vururlardı ama iyi bir oyuncu sayılmasamda cüssemle işi götürüyordum ama bizim çocukların hepsi fırtına gibiydi maşallah inanın abartmıyorum çevrede bizi neredeyse yenen yoktu diyebilirim ara sıra Abdalların çocukları belki onlarda yensin artık kış günü bile ayakkabı giymeyen yazın adana asfaltında taş toprakta ayağına ne bartarsa batsın umursamayacak kadar sağlam ve dirayetli çocuklardı o kadarda olsun deniz tazı gibi koşardı zayıf ve çelimsiz gibi görünsede sanki çocuk değil canavardı sanki ama
Bizimde Alperimiz vardı kalbi delikti belki onlarca ameliyat geçirdi ama aponun içindeki her delikten nefes alıyordu sanıyordum sanki içine su motoru koymuşlar çim biçme makinası gibi bir orda bir burda Ertuğrul ve
Dayı oğlu Cem defansta Kardeşim süleyman Kalede panter sülo smuhaerrrr der gibi birde havasını atardı yakaladıklarından sonra ben Cihat ve Yusuf ortada sahata talip eli kırık kenarda galip yedekte yusufla ertuğrulun kardeşleri yılmaz soner ve ramadan ufacık çocuklardı ertan ve erhan ustlerini fazla kirletmezdi serkan volkan erkan özkan kardeşler vardı hele mahşerin dört atlısı sanki onlar eğer o mazlarda varsa zahit abi ismail ve adem abi kardeşler naci abi biz bu abilerimizden öğrendik dostluğu onların kavgalarını görmedik neredeyse çünkü hatırımda yok
Memet Hasan yıldırım kardeşlerin yanında cihatın abisi fatih işte bunlar bizim forvet hattımızdı
Saatelerce sürerdi bazen ezan okunurdu ama biz hala topun peşinde kendimizi kaybetmiş bir dünyada dünyayı takmadan yaşayanlardandık belki bilgisayarlarımız ve oyuncak kırmızı arabalarımız olmamıştı ama yanaklarımız kızarana kadar yaşadığımız bir çocukluktu bizimkisi
Hen anı ayrı bir hikaye her günü ayrı bir ömür gibi kıymetli ve deli dolu cahil haylaz haşarı zamanı doya doya yaşayan her anında birşeyler öğrenip öğreten paylaşan gülüp ağlayan çocuklardı en çok gülüp en az ağladığımız en çok mutlu olup en az mutsuz olduğumuz zamanlardı
Duvarlara düşüncelerin çizildiği kireç taşlarında hayaller vardı halbu ki şimdi gene senede bir gün duvarları serbest bıraksalar birbirimize söylemediklerimizi dile getirirdik ne güzel olurdu
Şimdi kulağımda gel biraz çocuk olalım diye bir melodi geçmişimin hayal tünellerinde oturup yaşanmış binlerce hikayeden bir kaç şey yazıyorken bulduğum şu anlarda aslında kendimde söylediklerim sizin söylemek istedikleriniz bunu biliyorum ama bilmem ki sizde kendinizi bulabiliyor musunuz
1307 sokak kocaman bir dünyaydı bu kadar yazılmışlık hele ne ki
Duvarlarında hayallerimizin izleri hala saklı ama kimse görmüyor belki belkde söylemesi zor geliyor ama söyleyebildiğim yada yaşatildiğim kadar işte bir yerinde ben bir yerinde siz her bir yerde sokaklar konuşuyor ve birisi dile getirene kadar sokakların dili biziz hatıralarımızdır
Bunca tükenmişliğin içinde yaşatılması gerken sokaklar şehirleşince oyun yerleri daralan çocuklara bir hatıradır belkide 1307 sokak
Kentsel dönüşüme girecekmiş buralar öyle duydum sanki beni yıkıp üzerimde beton döktüler ve mezar taşımda dikecekleri binanın kendisi gibi Aziime ablanın oğlundan duydum dedi ne yapacaksınız dedim vermeyeceğim apartmanların arasında kalsın tek hane inadına neden dedi tüm hatıralarımı bir koca binanın temeline gömmemek için
Belki son giden ben kalırsam bile benden sonra bile kalsın diye elimden geleni yapardım bana kalsa bana kalsa dünyadaki tüm apartmanları yıkar müstakil bir dünya yapardım her birimiz ayrı ayrı birer mstakil değilmiyiz yaradanın karşısında herkes bizim gibi zengin birer çocukluk yaşamayı hak ediyor böylece kimse kimsenin başına halı çırpmaz ve kimse kimsenin kafasını şişirmez neden bir apartmanda üsttekinin kanalizasyok derdi ile yaşayayım ki daha rahatmış neresi daha rahat evin damında yada balkonunda ızgara yapıp eş dostla muhabbet edemeyeceksem orası nereden benim evim oluyor ki söylesene rahat rahat bağırıp çağıramayacaksam yok benlik değil
Sabah kaltığımda selam veren hatır soran dostlarım var şaka yaptığımda anlayan gülümseyen bir gürültü oldumu koşup yardıma gelen dostlarım birbirini koruyup kollayan dostlarım hasta yada cenazede yanında duran komşular benim komşularım
Köyden zeytin yağı geldi yada peynir deyip alış veriş yaptığım güvenilir dostlarım insanlığın can çekiştiği bu alemde yaşamak için sebeplerim var dostlarım yani kayıp gitselerde birer birer satırlarımla yaşamaya devam edecek güzel insanlar
Deli davutumuz kara fadimemiz şişko ramazan cumalilerimiz fehmi amcamız kazım dayımız yusuf ve emine hocamız bahçelerde asma altı çay muhabbetleri bahçelerinde dut ağaçlarına tırmandığımız günler
Geceleri sokaklarda 3 er 5 er topluluklarda çay çekirdek ucuz keyiflerde pahalı muhabbetlerimiz varçekiştirme dedikodu gıpte var siyaset futbol vatan millet sakarya
Zam üstüne zamlı bir dünyada yakınma vardı zamların altında ezilen bir çocuklardık
ama pek fark eden yok bu gün hala değişmeyen tek şey zamların altında ezilen bizim çocuklarımız birileri saray gibi yerde otururken bizim hala analarımız yada babalarımızdan kalan bu evler ve çocukluğumuz var daha ne olsun be gülüm
İlk oğlumun doğduğu bu evdir bundan daha kıymetli ne olabilir ki bir çoğununda öyledir belki aramızdan kopup gidenler de olsa bizde kopup gideceğiz bir gün ama 1307 sokak bu satırlarda sonsuz olacak bir çok hayalden gerçeğe koşma yerimiz burası çünkü sokaklarımız ve nerede olursak olalım bu sokaklarda o sesler kalacak
Yağmurlar yağarken komşuların çinkoları söyleyecek türkümzü yağmurlarda dans eden deli çocuk bir bendim sokaklar bomboş iken benim rahmetle dansım başlardı döne döne güzeldi ıslanmak çünkü mutluğun gözyaşlarıydı rahmete olan aşkım sanki asıl şimdi yaşıyordum ben
Daha güzel ne olabirdi her yanında yağmur taneleri sırılsıplam kendimden geçiyordum çünkü çocuktum özgürdüm kirlenmemiş ve kirletilmemişti hayallerim ve yağmurun sesi şakır şakır vururken çinkolara dans etmemek mümkün mü bundan daha doğal ve güzel ses belki bir çocuğun yada annenin sesiydi 1307 sokakta şimdi ruhum dans ediyor ben ise evin damında
Her yağmur tanesine şükürümü eklemek isterdim bu kadar saf ve güzel olduğu ruhuma ve aleme hayat verdiği için ve bahar gelince nemli toprak buram buram aşk kokardı erik ağaçları beyaz ve pembe karışık gelinliğini giyerken sokaklar gene bizim olurdu sokaklara güneş doğardı soğuk havaların ruhumuza verdiği tutsaklık biterdi ve sokaklar bizimdi dünyalar bizimdi okulların kapanmasına şunun şurasında ne kalmıştı ki dağ bayır bizi bekler derelerde kurbağa vahşetimiz aptallıklarımız ve hayat okulunda her gün daha farklı hikayeler
Sokaklarda zamanla yarışırdık öyle dolu dolu yaşardık ki zaman bize yenilirdi bizde gece deliksiz uyurduk zamana inat sabahı beklerdik ama şimdi aklımızda binlerce tilki binlerce yılan ve yalan dünyanın boş dertlerinde boğulup gidiyoruz
Çocukların dünyasında küs kalmak yok gibidir sadece bir kelimdir beş para etmez hele biz erkek çocukları çocukken özellikle zıt gidenlerle uğraşırdık
Bir keresinde kardeşim süleymanla özkanın küfürleşmesinde annem ve sıdıka abla uzun seneler konuşmamıştı ama bize göre hava hoştu o kavgadan sonra birbirimizin ekmeğini zevk ile yedik onlara nisbet eder gibi en sonunda bir gün sıdıka abla rahmetli fenalaştı bak anne dedim birbirimizin ekmeğini yedik suyunu içtik yarın ölse azap çekersin koş dedim
Annem terddüt bile etmedi koştu evet bir çocuktum ama en sonunda ikna etmeyi başardım ondan sonra eskisinden bile iyi oldular en büyük sevinç kaynağım buydu sıdıka abla 10 yıl daha can gibi oldu annemle ara sıra araya girmek isteyenler olsada onları kader bir araya getirdi dar günde ben sadece ufak bir dokuş yaptım ama sıdıka ablanın cenazesinde burada olamadım en sevdiğim dostum canım cihatım belkide bu yüzden kırgındır duyduğumda dünyam başıma yıkıldı sanki nasıl nasıl orada olamadım diye ama iş işten geçmişti ben yalancı dünyanın dertlerinde koca istabulda bilmediğim bir savaşta savaşmaya çalışıyordum ve kaybettiğim o kadar çok şey varmış şimdi anlıyorum
Sıdıka ablanın özkana bağırıp çığırdığı o tatlı sesi öyle özlüyorum ki az mı ekmğini küfürünü yedik be sıdıka abla sıdıka anne dostumun canımın anası affet sana o gün helallik veremedim başına gelemedim dostum cihadına omuz veremedim affet ama bak bu gün Senin gibi güler yüzlü bir canımızı yaradanımıza verdik Ertuğrul geldi elini öpmeye bizden haber getirdi sana 1307 gülen yüzlerde hüzün var badanak diye seslene güzel kardeşimizi saldık sana ah be badanak yapılır mı bu bana benden evvel geldin evvel gittin hem gelirken hem giderken kütük attın Bu koca dünyada birbirinin gözlerine bakmayan insanlar ile bu kadar somurtanın içinde sende çekip gidersen kim gülecek be ey canım
Önüme katıp kuvaladığım bir çocuktun sen yapma ya ali abi derken gülüşün sana sataşmamın sebebiydi senin gülüşünü görmek içindi senle uğraşmalarım ayağında kocaman terlikle kaçarken özledim seni daha bak yeni gittin ama bu gidişin çok koydu be ben o hatayında hava limanında işininde gücnünde demek geliyor içimden ama desem ki ne fayda sen gelmeyeceksin ki fark etmez be bak şuramda aklımda kalbimde hayalimde hep olacak gülen yüzün 1307 sokağın çocuklarıyız biz sokak doğurmadı belki ama sokaklar hayatımızdı
Dün güldüğmüz ve bu günde ağladığımız yerdeyiz bizden çok şey eksilsede dostluğumuzun bağlantı noktasında dostumuzu yad ediyoruz dilimizde hatıralar yüzümüzde gülücük içimizde acı ama nefes alıyoruz ve şimdi çocuklarımızın dünyası 1307 sokağın belkide son sahipleri kent olacağız diye geçmişimizi yok ediyoruz geçmişi olmayan bir millet nasıl vaarlığını sürdürebilir sölesenize çocuk olmadan büyümek sonucunda çıkan hasarlı insanların dünyaya verdiği zararı hangi para ile karşılayacaksınız
İnsan oğlu kendi çocukluğunu yıkmaya devam ettikçe insanlığının manevi anlamda gelişeceğini zannetmiyorum gelişimine yaratıcılığını geliştiremeyn insanlar sadece ruhsuz birer robota dönüşürler ve robotlar arıza yapar verecekleri hasarlar ise telafi olmaz neticelere ulaşır nasıl ki toprak ve üzerinde yaşayan her canlı zaman ve doğanın verdiği değerler karşısında kendi evrimini geçirmeleri gerekiyorsa çocukluk insan olma yolundaki en baştaki evrimdir insanların çocuk yaştaki yaşantıları hayatı botunca etkili olur
Şimdi eğitim adı altında 4 duvar arasına erkenden eğitilmeye çalışan çocuklar aslında gelecekteki yapılaşmanın birer robotları olacaklar onların hazır plastik oyuncakları var iken Bizler ise kendi zekamızla oyuncaklarımızı yapıyorduk emek verip yaptığımız şeylerin değerini bu sayede öğreniyoruz şimdi ise pagalı telefonları ellerine verip basit oyunlarda o güzel beyinlerini dolduruyoruz ne bilgi ne yeternek nede emek her jenerasyon diğerinden daha tembel ve aptal oluyor kelimeler kısa muhabbetler anlık saçmalık
Bir şeyi saatlerce tartışırdık oysa biz aramızdaki ortak paydada buluşurduk bir şekilde aslında tartışarak birbirimizin hakkında daha detaylı bilgiye varıyorduk ve aslında her birimiz ayrı birer dehaydık kiminin aklı kiminin bedeni güçlü kim fırlama kim efendi belli oluyor ve birbirimizden farklı şeyler öğreniyorduk şimdi ise bir boş vermişlik masalında enteresan yalancı bir dünyada herkes bir zamın ardında birbirini parmaklayıp laf sokuyor ve buna da
muhabbetten sayıyorlar herkes filizof herkes alim olmuş duydukları her şey hakkında yorum yapabiliyorlar ama o dünyadan çıkınca başka adamlar oluyorlar ne değiştiyse
Oysa 1307 gerçek ve deli dolu bir dünya ve o dünyadaki her şey yalansız dolansızdı her şey ve herkes olduğu gibiydi
Bayram sabahları yeniden doğardı güneş umutlarımız bayram harşlıklarıydı ama bizim harşlıkar genelde hayal olmaktan öte geçmiyordu paramıza top alıyorduk onunda bazen sahaya koşarken vurulan ilk tekme ile bir camın ucunda sönüyordu ama fark eder mi paramız vardı ortaklaşa bir top daha alıyorduk ve dünya bizimdi üstümüzdekileri bazen çimende yeşil olana kadar evde yenecek sopayı düşünmeden biz o dünyanın etrafında dönüyorduk
Kurban bayramları ayrı bir şenlikti hayvanları otlatmaya diye çıkıp asma ve dut yaprağı ile beslerken yok bizimki daha büyük bizimkinin boynuzu sizinkinden büyük deyip tokuşturmaya çalışıp dururken bir sabah beeeeeee diye bıcağın ucunda son nefesini veren koyunun gözlerinde hayallerin yıkılır ama sonrada oturup dostunu yemek zorunda kalırsın çnkü etin kokusu o yoklukta aklını almaya başlamıştırevler tek tek ziyaret dilir topluluk halinde şekerleri fazla almaya çalışırsın şekerlikten şeker seçmeye çalışırısın sıcakta lunaparka koşardık sonra biraz büyüdük çalıştık kız tavlamaya çalışırdık ama genlede beceremezdik
Çocuktuk biz 1307 de şimdi çocukları uzun eşşek oynarken seyredip youtube atıyorum bizim böyle şansımız olsaydı keşke kızkanırlardı bizi çünkü onlar için sınır vardı bizim için sınır sadece enerjimiz tükendiği zamandı herkes evine çekilse bile ben doyamazdım oyuna birilerini arardım annem çalışır ömrün paralardı ben ve kardeşim için diğerlerinin anneleri ve babaları vardı bizimki ufacık bedende kocaman bir dağ gibi bir zavallı anamız o gece gündüz harcardı ömrünü bizim için biz ise sokakların çocuğu gibiydik bazen bir komşunun camında seyrederdik renkli bir camın ardında siyah beyaz gecede sokak labaları ve biz vardık ben ve süleyman
Hey ben gibi öksüz diğer yanım güzel kardeşim yokluğumda var olanım anlatamadığım duygularım ak yüzlüm pak yürekli sözüm özüm gözüm içim dışım kardaşım yokluğumun en değerli yanı öksüzüm dilsizim ekmeğim soğuk gecelerimde sıcacık sarıldığım sevdam tuvalet kapısında korkan abisini bekleyen kanım canım anamın hediyesi yüreği kocaman kardeşim acılarımın huzuru yokluğumun en yakın dostu varlığıma verilmiş ilk hediye ve sonra ardınca gülüm gülen yüzüm deli ruhum hayata dair en kıymetli yanım küçük annem anne ruhlum anamın kuzusu benim kuzum süleymanın kuzusu şanslı yanımız anemizin en güzel mirası devamı gülen yüzünde anlamlı karmaşam yaşam kaynağım kanatlarım hayallerim rahimdaşlarım sizlerle varım belkide
1307 de başladık biz hayata hayatımızın en anlamlı zamanı saklı burada küçcük evlerde gülüşlerimizi dönüştüreceklermiş şimdi kutuların üstünde üst üste istifleyip oyun alanlarımızı sokaklalarımız yıkacaklarmış bizi tıkacaklar apartman denen canavarların midesine birbirlerini tanımayan insanlar olacağız birer kuru merhaba ne oturup muhabbet eden sokaklarla dolu insanlaı apartmanlara gömecekler yaşamadan birbirlerini çocuklarını ve onların çocukluklarını gömün hadi yalancı taş duvarlara üst üste istiflelen odunlar gibi odun bir toplum ne candan olmak mümkün nede içten gelen gülüşler
Sokaklarda kaynayan aşure kzanları gitti önce sonra etrafında toplanan çocuklar sokalar kedilere köpeklere kaldı oyunsuz sessiz sokaklar can çekişir ve yaşarken ölür tüm çocuklar çocukluk olmadan şehir gürültüye teslim olur hırsızlar rahat soyar kimsenin umursamadığı dünyada bir çığlık kopar bir kadın dvülür roborlar seyreder geçer insanlık can çekişir ve kadın sustuğunda çocukları ağlar kurşunlanmış sokakların delik deşik edilmiş hayallerinde
Umut teslim olur çaresizliğe herkes kendi içine gömülür yaşamayı unutursa ölmeden ölen bir dünyada marka giyinenlerin arabaların arasında korna sesleri küfür gibi gelir ama ne fayda sokaklar ölünce ölmüştür çocuklar ve insanlık dostluk kalabalıklar içinde yanlızlığın boğar ve sen yalancı dünyaya bir camın ardında yaşadığını zannedersin ama ottan farkın kalmamıştır aslında çevrendeki her gzelliği cahiller yok ederken sen sadece dilsiz bir şeytan olursun
Tükenenin kendin olduğunu bile bile bir acayip hikayede kendine pay çıkarmaya çalışırsın
Sokaklarda çocuklar koşup oynamak yerine cıgara sarıp içerlerken kokain ile kendilerinden geçerken devletin vurdumduymazlığına sesini çıkartmayanların yaşamaya hakları var mıdır
Saraylarda çıplak gezerken elbisesini nemerde kaptırmış krallar ve onların soytarılarına kalır alem kral kendinin kandırır Allah ile Allahın umurunda mı acaba
Kralın köpekleri teslim alır sokakları zaferi kral hediye eder
Zavallılar biz kralız derim kral boş teneke ama anlar mı zavallı kralcılar çünkü onlar el pençe divan tanrı yaparlar kralı kıçına kıl olma derdindeler
Halbuki bilmezler ki
Kralın çocuklarının demirden gemileri bizim çocuklarımızın kağıttan gemilerini yok ederken kralcılar aç vede çakallık peşinde koşar şakşakçı yavşaklar
600 Yıl krallara kul olmaktan başka bir şey bilmeyen kralcılar Allaha kul olmayı nereden bilsin
Şimdi ise elimizden aldığı geçmişimize çığlığım ve söyleyebildiklerim Allahı satanlar sokakları mı düşünür zannetmem ama hala 1307 sokakta nefes alıyorum
Kendimde eğip büküp ruhumdan satır aralarına katıyorum aklımın erdiği kadar bir sokak hikayesi gibi gelebilir size ama hayat demektir bu sokaklar bize bunca tkenmişlikte elde kalan tek şeyimiz buradaki hayallerimiz onlarca farklı hikayede aynı karakterlerin hayat bulduğu biri giderken diğerinin tamamladığı yazıldıkça derinlerinde enteresan şeylerde kendinizi bulacağınız birer sokak fertleri vardır detaylarına girdikçe içinden çıkılmaz bir sokak bizimkisi
Tüm kaybettiklerimize rağmen ardımızda kalanlara hediyemiz kalsın diye çabalayışımın yada duymadığınız bizim çığlıklarımız da kendinizi bulabilirsiniz bu sokaklarda açmanız gereken geçmişten bir pencere sonra gözünüzü kapatın sizin olsun alem bu günden düne gidin korkmayın hadi kapatın gözlerinizi dilediğiniz kadar hayal edin
Aslında yazılacak şeylerin tamamını yazsam geri dönüş çok ağır gelir diye detayları kısa verdim evet bir yerinde kendinizi bulun yer ve mekanı siz seçin gidin hadi far eder mi sokak numarısı hatırlamıyorsan gel bizim sokağa hadi gel hoş geldin burası bizim hayal bahçemiz
Yokluğumuzda paylaştığımı bir parça ekmek domatesin hikayesi binlerce masal içinde yaşanası gerçek bir hikaye içten sıcak dürüst Ertuğrul'un gidişi ile dokunabildiğim bu hikaye çocuklukltan kaybedilmiş gerçeklere giden kısa bir yolculuğun başıydı 1307 sokak boynumuzu büken tüm kaybedilmişliklerde kazançlarımızın hikayesi bence enteresan güzel bir düş eğlenceydi sınırlarını kendimizin çizdiği bir dünyada bir daha yaşamak mümkün değil her var oluşun bir sonu gibi hazin bir hikayedir 1307 sokak okudukça kendilerini bulabilen herkese minnettarım saygılarımla Ali Boybeyi